DEĞER YARGILARI VE YALAN
Değer yargısı (bir değerlendirme getiren yargı), varlıkla değil değerle ilgili yargıdır. Herhangi bir kişi, olay ve duruma karşı nesnel özellikleri, varlıklarıyerine; ruhsal, toplumsal, ahlaksal ya da estetik yönünden taşıdığı düşünülen yüksek ya da yararlı nitelikleri açısından değerlendirme,tepkide bulunma durumudur. Kalıtsal yönü bulunmayan değer yargılarımız, karakterlerimizin yapıtaşlarıdır. Değer yargılarımızı içinde yaşadığımız dünyadan bir şeyler öğrenerek geliştiririz ve çocuklarımız da tıpkı bizim gibi, değer yargılarını yaşadıkları hayatdan öğrenirler.
Bir yaş içersinde çocuklarda herhangi bir değer yargısı oluşturmak pek mümkün değildir. Ancak bir yaşından sonra çocuklara, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu davranışlarımızla öğretebiliriz. Sevilen, ilgilenilen ve duygusal yönden desteklenen bebekler, yaşadıkları bu duygu ve davranışları çevrelerine de yansıtırlar. Duygusal ihtiyaçları karşılanmayan bebeklerin ise başkalarına karşı saldırgan ve rahatsız edici davranışlar göstermesi doğaldır. Sevildiğini hissetmek sürekli şekilde derin ve olumlu bir etki bırakacak ve bu etki olumlu değer yargılarının, ahlaki değerlerin, çekirdeğini oluşturacaktır. İlgi gösterilen ve duygusal ihtiyaçları karşılanan çocuklar da başkalarıyla ilgilenecekler ve olumlu duygusal tepkiler göstereceklerdir. Bebeklerin ihtiyaçları yeterli ve düzgün şekilde karşılanmalı, bebeğin varlığından alınan keyif ve mutluluk ona hissettirilmelidir. Onlara karşılıksız sevgi gösterilmeli ve büyümesi beklemeden ahlaki değerler ve değer yargıları konusunda bir şeyler öğretilmelidir. Örneğin bebek yaklaşık olarak bir yaşını doldurduktan sonra gülümseme veya kaş çatma hareketleri ile iyi veya kötü standartlar ona öğretilmelidir.
DEVAMI>>